Malatya vilayeti, konumsal olarak Doğu Anadolu Bölgesi'nin bir parçası olan Yukarı Fırat Havzası'nda yerleşik durumdadır. Coğrafi yerleşiminin bir diğer önemli unsuru ise Adıyaman, Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş ve Van illerini içine alan geniş tektonik çöküntü alanının güneybatıdaki bitiş noktasını teşkil etmesidir. Vilayetin etrafı, bir komşuluk ağıyla örülmüştür; doğu ufkunda Elazığ ve Diyarbakır illeri uzanırken, güney sınırlarını Adıyaman, batı hattını Kahramanmaraş, kuzey yönünü ise Sivas ve Erzincan vilayetleri belirler.
İdari olarak ilin kapladığı toprakların toplam alanı 12.313 kilometrekare olarak ölçülmüştür. Bu geniş arazi, küresel koordinat sistemi üzerinde 35 derece 54 dakika ve 39 derece 03 dakika kuzey enlemleri ile 38 derece 45 dakika ve 39 derece 08 dakika doğu boylamları arasındaki coğrafi aralıkta bulunmaktadır. Malatya'nın topografik yapısı, ona bölgeler arası bir geçiş kapısı hüviyeti kazandıran vadilerle bezelidir. Sultansuyu ve Sürgü çayı tarafından açılan vadiler Akdeniz Bölgesi'ne bir koridor oluştururken, Tohma Vadisi İç Anadolu'ya, görkemli Fırat Vadisi ise Doğu Anadolu'nun iç kesimlerine açılan doğal bir geçit görevi görerek bu bölgeler arasında kilit bir bağlantı noktası oluşturur.
Jeolojik Yapının Derinlikli Analizi
Malatya ilinin bugünkü topografik şekillenmesinin temelinde, jeolojik tarihçenin önemli bir dönüm noktası olan Alp kıvrımlaşması süreci yatmaktadır. Bu dağ oluşum hareketlerinin ardından, Üçüncü Jeolojik Zaman'ın son evreleri ile Dördüncü Zaman'ın başlangıcında meydana gelen yoğun tektonik hareketler, bölgenin kaderini yeniden çizmiştir. Bu hareketler esnasında gözlemlenen kırılma ve kıvrılma hadiseleri, arazinin kimi kesimlerinin dikey yönde yükselmesine, kimi kesimlerinin ise çökerek alçalmasına sebebiyet vermiştir. Takip eden süreçte il alanı, oldukça şiddetli erozyon ve aşınma faaliyetlerine sahne olmuş, bu faaliyetler neticesinde oluşan çöküntü havzaları, akarsuların taşıdığı bol miktarda alüvyon malzeme ile dolmuştur. Başta Malatya Ovası olmak üzere, ilin sahip olduğu diğer bütün verimli ovaların doğuşu, bu jeolojik gelişmelerin doğrudan bir neticesi olarak kabul edilmektedir.
Bu oluşum süreçlerinin bir yansıması olarak, ilin genelinde Üçüncü Zaman'a ait kireçtaşları (kalker), çakıltaşları (konglomeralar) ve volkanik faaliyetlerin bir ürünü olan volkanik küller oldukça geniş bir yayılım alanı göstermektedir. Malatya Ovası, etrafı 1500 metreyi aşan yüksekliklere sahip dağ silsileleri ve plato düzlükleri ile çevrelenmiş, devasa bir çöküntü alanıdır. Rakımının 915 ila 950 metre arasında değişkenlik gösterdiği bu geniş çöküntü sahasının kuzey bölümleri, beyaz ve yeşil tonlarındaki marn katmanları ile kaplıdır. Söz konusu marn oluşumlarının üzerinde ise kuzey istikametine doğru eğimlenen gölsel kireçtaşı (kalker) tabakaları yer almaktadır. Ovanın kuzeydoğu kesiminde, kuzeybatı yönelimli olarak uzanan andezit kökenli lav akıntıları ile bunların arasına yerleşmiş katmanlı yapıdaki beyaz ve yeşil marnlar dikkat çekmektedir. Çöküntü alanının güney kanadı, Üçüncü Zaman'ın Eosen devrine ait kireçtaşı serileri ile örtülü bir yapı sergiler. Kuzeye doğru eğim gösteren bu jeolojik yapı, il merkezinin güneyine gelindiğinde, mikaşistler ile katmanlaşmış ve metamorfizmaya uğrayarak mermerleşmiş kireçtaşlarına dönüşür. İl merkezi ile Malatya Dağları ve Fırat Vadisi arasında konumlanan sahada ise, Dördüncü Zaman'da taşınarak birikmiş olan eski alüvyon tabakalarının altında, Üçüncü Zaman yaşlı gabbro ve granodiyorit gibi derinlik kayaçları uzanmaktadır. Vilayet topraklarının güneybatı ve batı kesimlerinde, Üçüncü Zaman'ın Neojen devrine ait kireçtaşları hakim bir konumdadır. Yaklaşık 50 ila 60 metre kalınlığında yatay tabakalar meydana getiren ve aynı jeolojik yaşa sahip olan konglomeralar, Tohma, Sultansuyu ve Kuruçay vadilerinin içlerine doğru birer dil gibi sokulurlar.
Toprakların Sınıflandırılması ve Özellikleri
Malatya vilayeti, Türkiye'de bulunan büyük toprak gruplarının neredeyse tümüne ev sahipliği yapmasıyla dikkat çeken bir çeşitliliğe sahiptir. Ne var ki, bu toprakların büyük bir bölümü, dik eğim, sığ profil (sağlık) ve erozyon gibi ciddi sorunlarla karşı karşıyadır. Başlıca toprak türleri ve bu türlerin karakteristik özellikleri şu şekilde detaylandırılabilir:
Kahverengi Orman Toprakları: İl arazisi içinde, farklı jeolojik yaşlardaki kireçtaşı ana materyali üzerinde oluşmuş, koyu renkli ve organik madde içeriği bakımından zengin kahverengi orman toprakları geniş bir örtü oluşturur. Olgun bir toprak profiline sahip olan bu topraklar, arazinin hafif eğimli olduğu yerlerde kalın bir tabaka halinde bulunurken, eğimin arttığı yamaçlarda incelir. Bu toprakların yayılım alanı, genellikle yükseltinin 1000 ila 2000 metre arasında olduğu ve yıllık ortalama yağış miktarının 700-800 milimetreyi aştığı kesimlerdir. Bölgedeki yağış miktarı yeterli düzeyde olmasına rağmen, ana materyal olan kireçtaşının ayrışmaya karşı oldukça dirençli olması ve yüzeye paralel bir katman oluşturması, derin bir toprak profilinin gelişimini engelleyici bir faktör olarak öne çıkmaktadır.
Kireçsiz Kahverengi Orman Toprakları: Malatya Dağları'nın batı kanadında, çeşitli şistler ve başkalaşım (metamorfik) serileri üzerinde, mevcut orman örtüsünün altında kireçsiz kahverengi orman toprakları teşekkül etmiştir. Bu olgun toprakların kimyasal yapısında serbest kireç bulunmamaktadır. Arazinin daha eğimli olduğu yerlerde bu topraklar yarı olgun bir profil sergiler. Ayrışma ve organik madde birikimi ile meydana gelmiş üst toprak (A horizonu) dışında belirgin bir katmanlaşma (horizonlaşma) gözlenmez. Bu toprakların bulunduğu sahalarda yıllık yağış ortalaması 600 milimetrenin üzerindedir. Bölgenin doğal bitki örtüsünü yapraklı ağaçlardan meşe, iğne yapraklılardan ise bodur ardıçlar ve kızılçamlar meydana getirir.
Kireçsiz Kahverengi Topraklar: İlde, orman kuşağından daha kurak olan step kuşağına geçişin yaşandığı, volkanik oluşumlu arazilerde, yer yer kireçsiz kahverengi topraklarla kaplı alanlara rastlanır. Bu olgun topraklar, aşınmanın çok şiddetli olmadığı yerlerde oldukça derin profiller oluşturabilirler. Yayılım gösterdikleri alanlarda yıllık ortalama yağış miktarı 400 milimetre civarındadır.
Alüvyal Topraklar: Kapladıkları alan bakımından olmasa da, tarımsal nitelikleri açısından ildeki en önemli toprak grubunu şüphesiz alüvyal topraklar oluşturur. Malatya Ovası ve bu ovanın bir uzantısı niteliğindeki diğer düzlükler ile Fırat, Tohma, Sultansuyu, Sürgü ve Kuruçay gibi büyük akarsu vadilerinin taban arazileri, tamamen alüvyonlarla kaplıdır. Bu genç topraklar, akarsuların taşıyarak yatay bir şekilde biriktirdiği ve katmanlaştırdığı malzemelerden meydana gelmiştir. Birikinti maddelerinin kaynaklandığı yüksek sahalar genellikle farklı yaşlardaki kireçtaşlarından oluştuğu için, bu durum bütün alüvyal toprakların kireçli bir karaktere sahip olmasına yol açar. Bu genç toprakların oluşumu için özel bir iklim koşulu ya da bitki örtüsü gerekmemektedir. Hem kuru hem de sulu tarım yöntemlerinin uygulandığı bu verimli topraklarda, tahıl ürünleri, sanayi bitkileri, meyve ve sebze yetiştiriciliği yoğun bir şekilde yapılmaktadır.
Kolüvyal Topraklar: Vilayet sınırları içinde, ovaları çevreleyen az eğimli yamaç eteklerinde, yer çekimi kuvveti ve küçük yüzey akıntılarının taşıyarak yığdığı materyallerin oluşturduğu kolüvyal topraklar bulunmaktadır. Alüvyal topraklarda görülen yatay katmanlaşmanın aksine, bu topraklarda belirgin bir katmanlaşma gözlenmez. Bu topraklarda genellikle kuru tarım faaliyetleri yürütülmekte olup, başta tahıl ürünleri olmak üzere meyve yetiştiriciliği de yapılmaktadır.
Diğer Toprak Grupları: İlde, bu ana toprak gruplarının dışında, daha sınırlı bir alanda da olsa kırmızı Akdeniz toprakları ve hidromorfik alüvyal topraklara rastlanır. Ayrıca, bitki örtüsünden tamamen yoksun çıplak kayalıklar, ırmak kıyılarında oluşan kumullar ve nehirlerin taşkın yatakları da ilin toprak mozaiğinin diğer unsurlarıdır.
Yeryüzü Şekillerinin Detaylı Panoraması
Dağlar: İlin Topoğrafik Omurgası
Malatya ilinin arazi yapısının çok büyük bir kısmı, Üçüncü Jeolojik Devir'de vuku bulan Alp dağ oluşumu (orojenezi) sırasında şekillenen Güneydoğu Toroslar'ın kolları tarafından işgal edilmiştir. Bu dağ silsileleri, ilin güney kesimini doğu-batı istikametinde bir uçtan diğer uca kaplayarak doğal bir sınır oluşturur. Güneyde daha muntazam sıralar halinde uzanan bu dağlar, ya doğrudan Tohma Suyu aracılığı ile ya da Fırat Nehri'ne katılan çok sayıdaki akarsuyun aşındırma faaliyetleri sonucunda sık bir biçimde parçalanmış ve yarılmıştır.
Malatya Dağları: Güneydoğu Toros Dağları, Gaziantep'in Gölbaşı ilçesinin kuzeyinde bulunan Kapıdere Boğazı'nı geçtikten sonra muhtelif kollara ayrılır. Bu dağ kütlesinin güney kanadını oluşturan ve batıdan doğuya doğru bir yay çizerek Besni, Adıyaman ve Kâhta ilçeleri ile Malatya Ovası'nı birbirinden ayıran dağ silsilesine Malatya Dağları ismi verilir. Oldukça yüksek ve fazlasıyla dalgalı bir morfolojiye sahip olan Malatya Dağları, farklı yönlere doğru akan sularla derinlemesine parçalanmıştır. Bu parçalanmış yapı sebebiyle, Malatya Dağları üzerinde kayda değer genişlikte düzlükler bulunmamaktadır. Doğanşehir Ovası'nın doğusundan itibaren düzenli sıralar oluşturmaya başlayan bu dağlar, Fırat Vadisi'ne ulaşıncaya kadar yer yer genişleyen ve yer yer daralan bir koridor halinde uzanır. Malatya Dağları'nın üzerindeki en önemli doruklar, batıdan doğuya doğru şu şekilde sıralanmaktadır: 2100 metre yüksekliğindeki Korudağ, 2424 metre yüksekliğindeki Karakaya Tepe, 2006 metre yüksekliğindeki Becbel Tepe, 2544 metre ile silsilenin en yüksek noktalarından biri olan Beydağı, 2150 metre yüksekliğindeki Kelle Tepe ve 2306 metre yüksekliğindeki Gayrık Tepe.
Nurhak Dağları: Sultansuyu Vadisi'nin batısında konumlanan ve Kahramanmaraş il sınırlarından Malatya topraklarına giriş yapan Nurhak Dağları, Güneydoğu Torosları'nın kuzeye doğru açılan bir kolunu meydana getirir. Vadiye paralel bir şekilde kuzeydoğu yönünde uzanan bu dağlar, Tohma Vadisi tarafından kesintiye uğratılır. Aynı zamanda batı ve kuzeybatı yönlerine doğru genişleyerek, Tohma Havzası'nı batı kanadından bir kalkan gibi kuşatır. Nurhak Dağları üzerindeki en önemli yükseltiler; Derbent Dağı (2428 m), Kepez Dağı (2140 m), Kuşkaya Tepesi (1922 m) ve Akçadağ (2013 m) olarak sıralanır. Malatya Ovası, Tohma Vadisi, Darende ve Doğanşehir ilçeleri arasındaki bütün alanı kaplayan Nurhak Dağları ve onların uzantıları, yeryüzü şekilleri bakımından Malatya Dağları'ndan farklı bir karakter sergiler. Malatya ve Doğanşehir ovaları ile Tohma ve Sultansuyu vadilerine kıyasla yaklaşık 500 metre daha yüksekte, oldukça engebeli (dağlı) bir yeryüzü şekli oluşturan bu dağlar, köken olarak genellikle volkaniktir. Bu dağlardan doğan akarsular, doğu istikametinde Sultansuyu'na doğru akarak derin vadiler meydana getirirler. Bu silsiledeki yükseklikler çoğunlukla 2000 metrenin altındadır.
Akçababa Dağları: Tohma Vadisi ile Kuruçay Vadisi arasında kalan coğrafyada yer alan bu dağlar, Nurhak Dağları'nın kuzeydoğu istikametine doğru sokulan uzantıları niteliğindedir. Çok yüksek olmayan Akçababa Dağları, kuzeybatı yönünde yayılarak geniş bir alanı kaplar. Genellikle bitki örtüsünden yoksun, çıplak bir görünüme sahip olan bu dağların önemli tepeleri güneybatıdan kuzeydoğuya doğru şunlardır: Kuyucakbaşı Tepe (1734 m), Akçababa Tepe (1164 m), Ahbaba Tepe (1857 m) ve Leylek Dağı (2052 m).
Yama Dağı: Ana kütlesi Sivas il sınırları içerisinde bulunan Yama Dağı, güney ve güneydoğu yönlerine doğru açılarak Malatya'nın kuzey kesimini bütünüyle örter. Batıda Kuruçay Vadisi'ne, güneydoğuda ise Fırat Vadisi'ne kadar uzanan Yama Dağı ve onun uzantıları, genellikle volkanik bir yapıya sahiptir. Yüksekliği genel olarak 1500 metrenin üzerindedir. Bu dağlar, geniş, toplu ve yüksek bir kabartı meydana getirmektedir. Üzerindeki önemli doruklar haricinde, bu kesim genel hatlarıyla bir plato görünümü arz eder. Bu dağ sırasının en önemli yükseltileri arasında Arguvan ilçesinin batısında yer alan 1516 metre yüksekliğindeki Doyukan Tepe, Kozdere'nin doğusunda bulunan 2310 metre yüksekliğindeki Hasbek Tepe ve Arapgir ilçesinin batısındaki 2402 metre yüksekliğindeki Göl Dağı sayılabilir.
Diğer Dağlar ve Tepeler: Bu büyük silsilelerin haricinde ilde çok sayıda yerel dağ ve tepe bulunmaktadır. Doğu kesimde Venk ve İzollu dağları; Pütürge ile İzollu arasında Şakşak Dağı; Pütürge ilçe sınırlarında Kubbe Dağı ve Akdoğan Dağı; Arguvan-Arapgir arasında Çangal, Aynaca ve Eğerli dağları; Hekimhan yöresinde Demirli, Kızılhisar ve Zürbehan dağları; Darende yöresinde Hezanlı, Ademkıran, Alidede, Heyik, Kuduz ve Beynamaz dağı; Yeşilyurt yöresinde Karadağ, Karataş, Keklicek ve Akseki dağları ile Akçadağ yöresinde Öğlekayası, Kartal Kaya ve Kurugöl gibi irili ufaklı çok sayıda dağ ve tepe mevcuttur.
Platolar: Yüksek Düzlükler Coğrafyası
Malatya ilinin toprakları üzerinde platolar oldukça geniş bir alan kaplamaktadır. Genel itibarıyla kireçtaşı (kalker) yapısında olan dağların zaman içinde hızla aşınması, orta ve yüksek platoların oluşumuna zemin hazırlamıştır. Bunun yanı sıra, geçmişteki volkanik hareketler neticesinde yeryüzüne çıkan lavların dalgalı araziyi düzleştirmesi, geniş düzlüklerin ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Güney Platoları: Bu platolar, Malatya Dağları'nın üzerinde sıralanmış yüksek düzlüklerdir. Bu bölgede dağlar, yüksek ve düzenli silsileler meydana getirdiği için, bu dağların kuzey ve batı yamaçları boyunca farklı yükselti kademelerinde, kimi zaman alt alta kimi zaman da yan yana dizilmiş plato yüzeyleri bulunmaktadır. Bu platolar, barındırdıkları su kaynakları açısından oldukça zengindir.
Batı Platoları: Batı platoları, güneydeki platolara kıyasla daha alçak bir yükseltiye sahiptir ve genel olarak yükseklikleri 1500 metrenin üzerine çıkmaz. Bu yöredeki dağlar, düzenli sıralar oluşturmaktan ziyade tek tek kütleler halinde dağınık bir yapı sergiler. Tohma Suyu ve onun yan kolları tarafından derin bir şekilde parçalanmış olan ve oldukça derin vadiler arasında konumlanan bu platolar, genellikle kurak ve bitki örtüsünden yoksun, çıplak bir görünüme sahiptir. Coğrafi olarak bu platolar, Aygörmez ve Kepez dağlarından başlayarak Tohma Vadisi'ne doğru; Akçababa Dağları'ndan başlayarak ise Tohma ve Kuruçay vadilerine doğru alçalarak sıralanırlar.
Kuzey Platoları: Bunlar, Malatya'nın en önemli plato sahalarını oluşturur. Yama Dağı'nın eteklerinde sıralanan ve bu nedenle Yama Platoları adıyla da anılan bu yüksek düzlükler, Fırat Vadisi'ne doğru ilerler. Kuzey platolarının, Sivas il sınırına yakın olan kesimleri daha geniş ve daha düz bir yapıya sahiptir. Bu durum, buradaki platoların daha küçük parçalara ayrılmış ve farklı yükselti basamakları üzerine dizilmiş taraçalı bir yapı göstermesine neden olmuştur.
Vadiler ve Ovalar: Verimli Alçak Alanlar
Malatya ilinin coğrafyasında vadilerin rolü ve önemi büyüktür. İldeki bütün vadi sistemleri, ana drenaj arteri olan Fırat ana vadisine doğru açılmaktadır. Bu vadiler arasında özellikle Tohma Vadisi, kendisine bağlanan yan vadiler ile birlikte oldukça geniş bir ağ oluşturur. Söz konusu vadilerin tabanları, Fırat Vadisi'ne yaklaştıkça giderek genişler ve bu genişleme sonucunda ilin en önemli tarımsal alanları olan ovalar ortaya çıkar. Bu vadilerin kapladığı alanların büyük bir bölümü, günümüzde Karakaya Baraj Gölü'nün suları altında kalmıştır. Diğer vadiler de kendi içlerinde yer yer genişleyerek, farklı yükselti basamakları üzerinde sıralanan irili ufaklı sayısız düzlüğün oluşumuna imkan tanımıştır.
Ovalar: Malatya'nın sahip olduğu başlıca ovalar; Malatya Ovası, Doğanşehir Ovası, İzollu Ovası, Mığdı Ovası, Sürgü Ovası, Akçadağ Ovası, Yazıhan Ovası, Mandara Ovası, Çaplı Ovası, Distrik Ovası ve Erkenek Ovaları'dır.
Malatya Ovası: Tohma, Sultansuyu ve Fırat vadileri tarafından sınırlanan çok geniş bir alanı işgal eder. Ortalama yükseltisi 900 metre olan bu engin düzlük, çevresinde kademeli bir şekilde yükselen ve 1500 metreye kadar ulaşan platolarla ve yüksek dağlarla kuşatılmıştır. Ovanın toplam yüzölçümü 830 kilometrekareyi bulmaktadır. Batı-doğu doğrultusunda uzanan Malatya Ovası, tektonik bir çöküntü alanının, akarsuların getirdiği alüvyonlarla dolması neticesinde oluşmuştur. Akarsuların taşıdığı bu genç dolgu malzemelerinin kalınlığı, ovanın farklı noktalarında 50 ila 100 metre arasında değişkenlik göstermektedir. Dolgu tabakasının kalınlığı, ovanın merkezinden kenarlarına doğru gidildikçe incelir. Ova genel hatlarıyla düz bir morfolojiye sahip olsa da, çevredeki yüksek alanlardan inen küçük akarsuların kendi vadilerini oluşturmasıyla yüzeyde yer yer 60-100 metreye ulaşan derinlikler meydana gelir. Bu durum, ovaya hafif dalgalı bir yapı kazandırmıştır. Malatya Ovası, kalın bir toprak tabakası ile kaplı olup son derece verimlidir. Ancak toprağın su geçirme kapasitesi (permeabilitesi) çok yüksek olduğundan, suyu tutmaz ve hızla kurur. Bu karakteristik özellik, tarımsal üretim açısından sulamayı hayati derecede önemli kılmaktadır. 1975 yılında Tohma Suyu üzerinde inşa edilen Medik Barajı, ayrıca Sultansuyu ve Beylerderesi'nden alınan sularla ovanın bazı kesimleri sulamaya açılmıştır.
Doğanşehir Ovası: Tohma Vadisi'ne güneyden bağlanan Sultansuyu Vadisi'nin her iki yakasına sıralanmış olan irili ufaklı düzlüklerin bütününe birden Doğanşehir Ovası adı verilmektedir. Ova, Suçatı mevkisinden sonra Doğanşehir ilçe merkezine doğru daralmaya başlar. İlçe merkezinde ovanın yükseltisi 1250 metreye ulaşır. Sultansuyu ve onun yan kolları, ovada çok derin olmayan yataklar içinde akış gösterir.
İzollu Ovaları: Malatya Ovası'nın doğusunda, Fırat Nehri'nin dar ve derin bir kanyon olan Kömürhan Boğazı'nı oluşturduğu noktaya kadar uzanan kesimdeki irili ufaklı düzlükler topluluğuna İzollu Ovaları denir. Bu düzlükler, Malatya Dağları'ndan başlayarak kuzeydoğu istikametinde uzanan ve Karakaya Baraj Gölü'ne doğru açılan taraçalı düzlükler şeklinde bir yapıya sahiptir.
Erhaç Düzü ile Arga ve Ören Yazıları: Malatya Ovası'nın batı yönündeki uzantıları olarak kabul edilen bu düzlükler, yer yer dalgalı bir topoğrafyaya sahip ovalardır. Sultansuyu Vadisi ile Tohma Vadisi arasında kalan üçgen şeklindeki bir alanı dolduran bu düzlüklerin yükseltisi, Malatya Ovası'na göre daha fazladır.
Mandıra, Tafta ve Milli Yazıları: Yarı ova niteliğindeki bu alanlardan Mandıra Düzü, Sultansuyu ile Beylerderesi arasında yer alırken; diğerleri Beylerderesi'nin doğusunda kalmaktadır. Malatya Ovası'nın güney uzantıları olarak nitelendirilebilecek bu alanlar, ovaya göre hem daha yüksek hem de daha dalgalı bir yapıdadır.
Mığdı Düzü: Ayvalı Tohması ile Hacılar Tohması vadilerinin birleşme noktasında bulunur. Darende ilçesinin doğu ve güneydoğusunda geniş bir alanı kaplayan bu ovanın yüzölçümü yaklaşık 50 kilometrekaredir. Ovanın orta kesimleri düz bir yapıya sahipken, kenarlara doğru gidildikçe yükselti artar ve dalgalı bir görünüm ortaya çıkar. Genişleyen vadi tabanının, akarsuların taşıdığı alüvyonlarla dolması sonucu oluşan toprak, oldukça verimli bir yapıdadır. Doğal yeşil örtü, yalnızca su kenarlarında bulunan söğüt ve kavak ağaçlarından ibarettir.
Fırat Vadisi: Türkiye'nin en önemli ve en büyük vadilerinden biridir. Oldukça derin ve sarp bir karaktere sahip olan Fırat Vadisi, güzergahı boyunca keskin dirsekler çizerek uzanır. Sarplaşan vadi, bu yapısını Malatya topraklarında Söğütlü Çayı Vadisi ile birleştiği noktaya kadar devam ettirir. Bu birleşmeden sonra vadi genişlemeye başlar. Akarsu, çok geniş bir yatak içinde akarken zaman zaman kollara ayrılarak küçük adacıklar meydana getirir. Göldağı ve Sarıçiçek Yaylası hizasından sonra vadinin yapısı aniden değişir. Fırat Vadisi'ne doğru eğimli, geniş oluklar ortaya çıkar ki bunlar Tohma ve Kuruçay vadileridir. Fırat Vadisi'nin bu yapısı, Malatya Dağları'nın doğu ucuna kadar sürer. Burada vadi tekrar daralır ve 100 kilometreden daha uzun bir boğaza dönüşür. Kömürhan Boğazı adıyla bilinen bu geçitten sonra vadi, il topraklarının dışına çıkar.
Tohma Vadisi: Sivas topraklarından iki ayrı kol halinde doğan Tohma Suyu'nun oluşturduğu vadi, Fırat Vadisi'ne doğru geniş bir oluk meydana getirir. Darende yakınlarında bu kollar genişlemeye başlar ve ilçenin doğusunda birleşir. Vadilerin bu birleşme yerinde, Mığdı Düzü adıyla anılan geniş bir düzlük oluşur. Bu yüksek ovadan sonra vadi bir miktar daralarak doğu yönünde ilerler. Daha sonra güneyden gelen Sultansuyu Vadisi ile birleşerek aniden genişler ve Fırat Vadisi'ne açılır. Bu genişleyen vadi tabanında, ilin en önemli düzlükleri olan Malatya ve Doğanşehir ovaları ile Erhaç Düzü ve Yazıhan Düzü sıralanmaktadır.
Kuruçay Vadisi: Yama Dağı'nın batı eteklerinden başlayan bu vadi, başlangıç kısımlarında çok derin bir yapı göstermez. Tohma Vadisi'nde sıkça karşılaşılan sarp ve dar boğazlar bu vadide yoktur. Bunun en temel sebebi, yöredeki arazinin aşınarak yuvarlanmış, olgun bir yeryüzü şekline sahip olmasıdır. Ayrıca vadiyi drene eden akarsuyun havzasının küçük olması ve taşıdığı su miktarının (debisi) az olması da bu durumu etkiler. Kuruçay Vadisi, orta bölümünde bir miktar daralır. Daha sonra ise tabanı genişleyerek Tohma ve Fırat vadileri ile birleşir. Kuruçay Vadisi içinde, Çapıtlı Yazısı ile Yazıhan Düzü dışında önemli bir ovalık alan bulunmamaktadır.
Çapıtlı Yazısı: Kuruçay Vadisi içinde, Hasançelebi yöresini kaplayan geniş düzlüğe Çapıtlı Yazısı adı verilir. Akgedik diplerinden başlayarak Hasançelebi'ye doğru uzanan bu yüksek ovanın uzunluğu 20 kilometreyi geçerken, genişliği 10 kilometreye ulaşır. Ova, genel olarak düz bir yapıya sahip olmakla birlikte, yer yer hafif dalgalı bir morfoloji sergiler.
Yazıhan Düzü: Bu ova, Tohma ve Kuruçay vadilerinin Fırat'a açıldığı birleşme noktasında konumlanmıştır. Malatya Ovası'ndan Tohma Suyu ile ayrılır. Tohma Suyu'nun kuzeyinde kalan ve Kuruçay vadi tabanını da içine alan alanın tamamına Yazıhan Düzü denilmektedir. Malatya Ovası'na göre daha yüksek bir kotta bulunan Yazıhan Düzü, su kaynakları bakımından kıt olduğu için kurak ve bitki örtüsünden yoksun, çıplak bir görünüme sahiptir. Tohma Suyu, ova yüzeyine göre oldukça derinde aktığı için sulamada kullanılamazken, Kuruçay ise yaz aylarında tamamen kurumaktadır.
Hidrografya: Akarsular, Barajlar ve Göller
Akarsu Ağı
Malatya ili, tamamen Fırat Havzası üzerinde yer almaktadır. Bu havzanın Yukarı Fırat Bölümü'nde oldukça geniş bir alanı kaplayan il toprakları, yer üstü su kaynaklarının bolluğu açısından hayli zengin bir potansiyele sahiptir. İlin başlıca akarsuları ve uzunlukları şu şekildedir: Söğütlü Çayı (17.5 km), Morhamam Çayı (22.5 km), Kuruçay (67 km), Tohma Suyu (52.5 km), Sultansuyu (21.5 km), Sürgü Suyu (30 km), Beylerderesi (38 km), Mamihan Çayı (10 km) ve Şiro Çayı (37 km).
Fırat Nehri: Keban Barajı'ndan çıktıktan sonra nehir, Malatya'nın Elazığ ile olan doğal sınırını oluşturacak şekilde, güneybatıdan güneydoğuya doğru geniş bir kavis çizerek akar. Güzergahı boyunca önce Kuruçay'ı, sonra da Tohma Suyu'nu bünyesine katarak akan Fırat, geçmişte zaman zaman kollara ayrılarak adacıklar oluştururdu. Ancak bu alanın tamamı günümüzde Karakaya Baraj Gölü sahası içinde kalmıştır. Fırat Nehri, Kömürhan mevkisinde Doğu Anadolu'nun en uzun ve en derin boğazlarından biri olan Kömürhan Boğazı'na girerek akışına devam eder. Boğazdan çıktıktan sonra ise Malatya-Diyarbakır sınırını oluşturur. Diyarbakır'ın Çüngüş ilçesi yakınlarında ise üzerinde Karakaya Barajı kurulmuştur.
Tohma Suyu: Malatya'nın doğu sınırını çizen Fırat Nehri'nden sonra, ilin en büyük ikinci akarsuyu Tohma'dır. İki ana koldan meydana gelmektedir. En uzun kolu olan Ayvalı Tohma Çayı, Uzunyayla'dan; diğer kolu olan Hacılar Tohması ise Tahtalı Dağları'ndan doğar. Bu iki kol, Malatya il sınırlarına girdikten sonra Mığdı Düzü üzerinde birleşir ve ardından dar ve uzun Şuğul Boğazı'ndan geçer. Boğazdan sonra Malatya Ovası'ndan geçerek Fırat Nehri'ne katılır. Tohma Suyu'nun Şuğul Boğazı'ndan çıktığı noktada Medik Barajı inşa edilmiştir. Tohma Suyu, Malatya Ovası'ndan akarken kuzeyden Halavun Çayı ve Epreme Çayı'nı; güneyden ise Dipsiz Çayı, Sultansuyu, Beylerderesi, Horata Çayı ve Orduzu Çayı'nı alarak Fırat Nehri'ne dökülür. Bu sular, Sultansuyu, Doğanşehir ve Malatya ovalarının sulanmasında kritik bir rol oynamaktadır.
Kuruçay: Yama Dağı'nın batı yamaçlarından doğan Kuruçay, Hasançelebi, Hekimhan ve Fethiye yerleşimlerini geçtikten sonra Eğribük yönünde Fırat'a katılır. Yaz aylarında debisi oldukça azaldığı için bu sudan tarımsal sulamada pek faydalanılamamaktadır.
Sürgü Çayı: İlin güneybatı ucunu oluşturan Sürgü yöresinin sularını toplayan bu çay, Malatya'nın batı kesimlerinde yer alan Karakaya Tepesi'nin güney yamaçlarından doğar. Sürgü Çayı, Göksu Irmağı'nın önemli bir kolunu teşkil eder. Sürgü kasabasından sonra Kapıdere'ye kadar batı yönünde akan çay, burada güneye döner. Göksu ile birleşerek Göksu adını alan akarsu, daha sonra doğuya yönelerek Adıyaman il sınırına girer ve Adıyaman topraklarından geçerek Fırat'a katılır. Sürgü Çayı üzerinde Sürgü Barajı kurulmuş olup, bu baraj sayesinde geniş bir alan sulanmaktadır.
Söğütlü Çay ve Vadisi: Göl Dağı'nın güney yamaçlarından doğan bu vadi çok uzun değildir. Önce güneye, sonra güneydoğuya yönelerek Fırat'a açılır. Vadi, güzergahı boyunca yer yer genişleyerek büyük olmasa da tarım açısından önem taşıyan küçük ovacıklar meydana getirir. Bunların başlıcaları Distrik Yazısı ve Arguvan Yazısı'dır. Distrik Yazısı, Söğütlü Çay Vadisi'nden bucağı vadisine doğru yayılan küçük, yer yer dalgalı ve taşlık bir ovadır. Arguvan Yazısı ise Söğütlüçay Vadisi'nin Arguvan yakınlarında genişlemesiyle oluşan düzlüğe verilen isimdir.
Sürgü Vadisi ve Ovası: Göksu Vadisi'nin başlangıç bölümünü oluşturan bu vadi, Karakaya Tepesi'nin güney yamaçlarından başlayarak 20-30 km boyunca aynı yönde uzadıktan sonra geniş bir yay çizerek il dışına çıkar. Vadide, tarımsal açıdan önemli olan Sürgü Ovası yer alır. Bu ova, Malatya çöküntü alanının güneybatı ucunda yer alan yüksek bir ovadır. Alüvyonlarla dolmuş verimli topraklara sahiptir ve Sürgü Barajı'ndan sulanır. Malatya Ovası'na göre daha yüksekte olması nedeniyle kışları biraz daha sert geçer.
Diğer Küçük Akarsular: Malatya'nın bu önemli akarsuları dışında, ya doğrudan Fırat'a ya da diğer büyük akarsulara karışan çok sayıda küçük çay ve dere mevcuttur. Bunlar arasında; Eğmir, Mircan, Göksu, Aksu, Şiro, Berenge, Sazdere, Şotikdere, Kozluk Çayı, Yenice Çayı, Setrek Çayı, Arapgir Çayı, Davulga ve Cevizlisu gibi irili ufaklı pek çok akarsu sayılabilir.
Barajlar ve Göller
Vilayetimizde Sürgü, Medik, Polat ve Sultansuyu barajları olmak üzere toplam 4 adet baraj faaliyet göstermektedir. Polat ve Sultansuyu barajları yalnızca sulama amacıyla, Medik Barajı hem sulama hem de elektrik üretimi amacıyla, Sürgü Barajı ise sulama ve taşkın koruma amacıyla inşa edilmiştir. Sultansuyu Barajı, 1993 yılında hizmete açılmış olup en yeni barajdır. (Metnin orijinalinde 1996'da hizmete açılması beklenen Çat Barajı'ndan bahsedilmektedir.)
Malatya'da kayda değer büyüklükte bir doğal göl bulunmamaktadır. Yalnızca dağlık kesimlerden akan suların kaynak bölgelerinde ve alçak plato basamaklarında yüzeye çıkan suların oluşturduğu küçük göller mevcuttur. Bunların haricinde sulama amaçlı olarak yapılmış 5 adet gölet bulunmaktadır. Bu göletlerden; Orduzu Sulama Göleti, Orduzu Zorbalı Sulama Göleti ve Hançayı II. Sulama Göleti Malatya Merkez'de, İsaköy Sulama Göleti Arguvan ilçemizde ve bir diğer sulama göleti de Darende ilçemizde yer almaktadır.
Karakaya Baraj Gölü: Bu yapay göl, Malatya Merkez ilçesinde 42, Pütürge ilçesinde 15, Akçadağ ilçesinde 2, Arguvan ilçesinde 6 ve Arapgir ilçesinde 2 köy olmak üzere, toplamda 67 köyü göl alanı içerisinde bırakmıştır. Baraj gölü, Malatya il sınırları dahilinde 150.875.583 metrekarelik devasa bir alanı kaplamaktadır.
Bitki Örtüsünün Mevcut Durumu
Malatya toprakları, günümüzde zengin ve önemli bir bitki örtüsünden büyük ölçüde yoksundur. Tarihsel olarak il alanının önemli bir bölümünün ormanlarla kaplı olduğu bilinmekle birlikte, uzun yıllar süren tahribat sonucu bu örtü zamanla yok olmuştur. Bölgedeki doğal şartların, ormanların kendi kendini yenilemesini büyük ölçüde güçleştirmesi nedeniyle, ormanların yerini yer yer bozkırlar (step) almıştır.
İl arazisinin toplam 367.253 hektarlık kısmı (toplam alanın %30'u) ormanlık ve fundalıklarla, 125.156 hektarlık kısmı (toplam alanın %10'u) ise çayır ve meralarla kaplıdır. İl topraklarının güneyini boydan boya kat eden batı-doğu doğrultulu Malatya Dağları, meşe türlerinin egemen olduğu bozuk nitelikli korular ve baltalıklar şeklinde bir orman yapısı sergiler. Malatya Dağları'nın batı ucunda, Sultansuyu Vadisi'ne bakan yamaçlarda, Doğu Anadolu'da neredeyse ortadan kalkmakta olan iğne yapraklılardan kızılcıklara rastlanmaktadır.
Malatya Dağları üzerinde yer alan platolar ile Malatya Ovası'na yakın kesimlerdeki yarı ova niteliğindeki düzlükler, zengin çayır otları ile kaplıdır. İl alanının güneybatısını kuşatan dağlar ve platolarda ise doğal bitki örtüsü neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. Bu bölgelerde daha çok meşelerden oluşan bozuk nitelikli orman kalıntılarından başka canlı bir örtüye rastlamak zordur. Bu zayıf örtüye, yer yer yabani meyve ağaçları ile su kaynaklarının ve vadi boylarının kenarlarında bulunan kavak ve söğütler eşlik etmektedir. Bitkisel üretimin yapıldığı kesimlerde, meyvecilik (özellikle kayısı) doğal bitki örtüsüne göre çok daha yaygın bir peyzaj unsuru haline gelmiştir.
Malatya'nın kuzeyini kaplayan dağlar ise bitki örtüsü bakımından Pütürge ve Doğanşehir yöreleri kadar zengin olmasa da, batıdaki bölgelere kıyasla daha zengin sayılabilir. Bu yörelerde, çoğu bozuk nitelikli olmak üzere, meşenin çoğunlukta olduğu yapraklı ormanlar bulunur. Bu kesimlerde, kalın bir toprak tabakası ile birlikte meyve ağaçları, söğüt ve kavaklıklara da rastlanır.
Next




