Bugün bir erkek iç çamaşırıyla TYT ya da AYT sınavına girmeye kalksa, daha kapıdan içeri girmeden “teşhircilik” suçundan gözaltına alınırdı. Ancak mesele bir kadın olunca bu durum “cesaret” olarak lanse ediliyor, toplumun bir kesimi tarafından alkışlanıyor. Oysa bedenin parçalarını, kasap reyonundaki et gibi sergilemek kadın için de aynı şekilde teşhirciliktir. Bu edepsizliğe eğitim kurumlarında bile göz yumuluyorsa, bu artık sadece bireysel bir sapkınlık değil; topluma yönelen sistematik bir ahlak düşmanlığıdır.
Edep, hayâ, utanma duygusu ne yazık ki toplumdan hızla silinmekte. Bunun kökeninde küçük yaşta verilmeyen değerler eğitimi yatmaktadır. Henüz anaokulu çağında çocuklara beden mahremiyeti öğretilmediği gibi, bazı ebeveynler kendi elleriyle çocuklarını bu yozlaşmanın içine itiyor. Daha bebekliğinde “crop” adı verilen ve vücudu teşhir eden kıyafetlerin giydirilmesini normalleştiren anlayış, ahlaki yıkımın temellerini atmaktan başka bir şey değildir. Bu kıyafetleri üreten, pazarlayan ve teşvik eden tekstil firmaları da bu günahın ortağıdır.
Daha vahimi, kendini "dindar" olarak tanımlayan ebeveynlerin bile bu tarz kıyafetleri çocuklarına giydirmekte hiçbir sakınca görmemeleridir. Bu ihmalkârlık, çocukların zihin dünyasında çivilenmiş bir sapkınlığa dönüşmektedir. Sonra da çocuklar büyüdüğünde, "ben ne yaptım ki?" diyerek sorumluluktan kaçmak, sadece kendini kandırmaktır.
İslam’a göre edep, sadece kadına has bir özellik değildir. Erkek ve kadın fark etmeksizin, her Müslümanın haramdan sakınması farzdır. Kur’an-ı Kerim'de Cenab-ı Allah, erkeklere gözlerini haramdan sakınmalarını, kadınlara da örtünmelerini emretmiştir. Fıkhi ölçülere göre, Hanefi mezhebinde erkeğin avret yeri göbek ile diz kapağı arasıdır. Kadınların ise yüz ve eller hariç tüm vücutları örtülmesi gereken mahrem bölgedir. (Kaynak: TDV İslam Ansiklopedisi – Avret Maddesi)
Ancak bugün geldiğimiz noktada, ne yazık ki erkekler kadınlardan daha çok örtünür hâle gelmiştir. Zira erkek bir nebze açık giyinse hemen cezai işlem uygulanırken, kadınlar teşhirciliği dahi “özgürlük” adı altında meşrulaştırabilmektedir. Bu çifte standart, kanunlarımızın ithal kültürle oluşturulmasından kaynaklanmaktadır.
Peki neden bu hale geldik? Çünkü İslam’ı sadece kimlik kartında yazan bir din olarak algılayanlar çoğaldı. Dindarlığı yaşamak yerine sadece isim olarak taşıyan bir toplum oluştu. Dinî konular konuşulunca hemen “gerici” yaftası yapıştırılıyor. Ama mesele futbol, magazin ya da fal olduğunda insanlar her detayı öğrenmeye can atıyor.
Bir gerçek var ki; “İnandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.” Hz. Ömer (R.A.)’in bu uyarısı, bugünkü İslam dünyasının içinde bulunduğu hali tam olarak özetliyor. Müslüman, dinine sahip çıkmalı, evlatlarına İslami ölçülerde hayatı öğretmeli ve bu sapkınlığa karşı susmamalıdır. Çünkü suskunluk, suça ortak olmaktır.